Çizgi Filmler…

çizgi filmler

 

Analarımızın klasik sözü vardır ya hani “ana olunca anlarsın”, şimdi ben tam da o anlama ve kavrama noktasındayım. Yan yatmalı, uzun oturmalı, sefa sürmeli moddan bebişli hayata dikey geçiş yapınca, insanın şaftı kayıyor ne yalan söyliim.

Kaplumbağanın en babasından hallice hamilelik geçirince, doğumdan sonra “oh çok şükür bu kabus bitti” dedim. Rabbim affetsin ama ben o hamilelik dönemini hiç sevemedim.

Yataktan kalkmak da yatmak da ayrı bir dertti. 36 numara ponçik ayaklarıma 43 numara erkek terliği sığmayacak kadar şişmiştim. Bildiğin ramazan davulu yutmuş gibiydi karnım. Benim gibi çıtıpıtı minyon hatunun o noktaya gelmesi mucizenin ta kendisi zaten.

Dilber Ay ablamız gibi kollarım oldu, pazularımda gamzelerim çıktı. Bacaklar desen Ronaldo! Sinirlendiğim birinin üstüne gülle gibi atlasam valla barsakları fırtlardı.

Oram buram çatlamasın diye sürdüğüm şeylerden dolayı yağlı güreş pehlivanı gibi dolaştığımı söylemiyorum bile!

Surat desen Sümerbank porseleni gibi! Bandır ekmeği sıyır yani o derece. Eğilip kıçımı görmeyi özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama oldu işte.

Patlamaya hazır bomba gibi dolaşırken içimde oynayan bebişi, gaz sancısı sanıp ilaç içmem de ayrı bir mallıktı kabul ediyorum!

Bütün o sıkıntılardan kurtuluş ve ilk karşılaşmanın verdiği hazzın tarifi yok elbette. O kadar minik elleri, yumuk gözleri, minicik dudakları görünce ne dert kaldı ne acı. “Oy sen ne minnoşsun, ay bu ne ponçikmiş” gibisinden sevinç hezeyanı bitince hayatın gerçekleriyle baş başa kalıveriyorsun sonunda! Oyuncak bebek değil neticede.

İlk günler altını değiştirmek en büyük korkumdu çünkü kürdan gibi bacaklarına zarar vereceğim diye ödüm patlıyordu. Her şey bir tarafa ama o emzirme hissi bambaşkaydı. Emerken gözlerimin ta içine bakması yok mu… Off… “Senin parçanım ey kadın! Uğraş bakalım benimle işin ne” der gibi bakıyordu resmen.

 

Uğraş dur işin ne!

Sevgisi, zevki o başka ama annelik gerçekten ciddi uğraş ve yaratıcılık isteyen bir hünermiş meğerse. Bi kere her şeyden önce zombi hayatına geçiş yapıyorsun. Uyku muyku dinlenmece olabildiğince az. Kafeinin gücü adına voltranı oluşturup, sinir hücrelerini bastırmayı öğreniyorsun.

İlk aylarda sıkıntı yok, koyduğun yerde uyuyor, dönme derdi falan yok.  Ama sonraki aylarda azcık ayaklanınca ilk kapatacağın yer prizler oluyor.

Benim gibi antinkuntin süs eşyasını seviyorsan yandın! Evde onlardan eser kalmadı, itinayla hepsini kaldırdım sakladım.

Dolap kapaklarını kilitledim, masa sandalye kenarlarına bantlar yapıştırdım düşüp de kafasını çarpmasın diye. Ne kadar örtü varsa hepsini tutup çekiyor piyano piyano bacaksız, örtüleri de kaldırdım.

Mama sandalyesine oturtayım da azcık rahat edeyim dedim ama ne mümkün! Kitaplar dergiler okuyorum, masallar anlatıyorum en uydurmasyonundan ama yok durmuyor çocuk.

Eskiden “bunun içinde kurt var” derlerdi şimdi ise folikasit bebesi oluyor bınlar! Çok bilinçli anne olma edalarıyla “2 yaşına kadar asla televizyon izletmicem, cep telefonu tablet hele asla!” diye höyküren ben, baktım olmuyor açtım televizyonu oturttum önüne.

 

Modern annenin televizyonla imtihanı!!!

Önce bizimkine değişik geldi herhalde izledi biraz, sonra sıkıldı, pek ilgilenmedi oyuncaklarıyla oynamaya devam etti. “Aman iyi” dedim, televizyona alışmasın.

Aldım kumandayı elime, tek tek bütün çocuk kanallarını izledim. Bakayım dedim bebelere ne gösteriyorlar. İlk defa müşerref olduğum alan, yabancısıyız ortamın yani.

Vurdulu kırdılı çizgi filmleri zaten kafadan eledim. “Onu geç, bu olabilir” falan derken, ben epey bi müptelası oldum çizgi filmlerin iyi mi!

Yalnız söylemeden edemeyeceğim, çizgi film yazarları falan baya gözümde yükseldiler. O ne yaratıcılıktır abi! Helal olsun. Tema standart aslında, fabl tekniği. Ama bazıları çok sinir bozucu geldi bana.

Mesela bi tane İspanyol kedi var, kafasında kocaman şapkasıyla geziyor ortalıkta. Bu şapşal Henry acıkıyor, koştura koştura lokantaya gidiyor. Dükkân sahibi de sıska Corç. Henry menüden yemek bakıyor “o değil, bu değil, şu değil, işte buuu!” diye seviniyor zavallı ama istediği yemek lokantada yok.

Bi kere mantık hatası var, olmayan yemeği menüye niye koyarsın dimi! Beceriksiz esnaf ödülünü almaya hak kazanan Corç, sanki çok mahcup olmuş gibi ayağını elini büze büze konuşuyor kediyle. Diyor ki “hiç patlıcan kalmadı ama istersen şurdan patlıcan alabilirsin!”

Birader hayvan zaten aç niye zavallıyı oraya buraya gönderiyorsun? Bizim Henry de ayrı bi mal, koştura koştura pazara gidiyo, orda bulamayınca market sahibi sağır bi karı var Isabella, mısır diyorsun kısır anlıyor. Dev gibi bişi. Ona soruyor. Orda da bulamayınca tarlaya gidip, istediği sebzeyi alıp Corç’a getiriyor. Üçkâğıtçı Corç da paldır küldür mutfakta yapıyo bişiler, Henry’nin önüne koyuyo. Bu salak bi de hesap öder buna bence! Azcık akıllı olsa tarladan malı direkt çekip satan kabzımal olurdu ama bu şapşik sadece mal olmuş işte!

Başka bir tane daha var böyle akıllara ziyan. Büyükbaba Jo! Adamın torunları ziyarete geliyor, iyi hoş Allah selamet versin.

Bu yaşlı kartaloz o el kadar bebelere iş yaptırıyo! “Hadi çocuklar size bir sürpriz yapmama izin verin” diyor bi de. Sen zaten sürprizin kralını yaptın bebelere ayol. Eşşek gibi çalıştırdı kızanları.

Yok o tekerleği şuraya koyun, yok bu renkli topu buraya koyun diye emir verip durdu. Sigortasız çocuk işçi çalıştırıyor alenen! O sabi sübyanların da sevincini görmen lazım ama hoplaya zıplaya oynuyor zavallılar. İş bitince de gariplerim evine gidiyor, “yarın yine gelin” diyor arkalarından bizim dede olcak kartaloz!

Bu çocukların da analarına iki çift lafım var: “Eyy hemşire bana bak hele! Dadaları salıyon dışarı ezan okununcaya kadar yoklar. Nerde bu kızanlar diye düşünmüyon da bravo valla! Şimdi eve geliyolar, arkalarına tülbent koy terlemiştir kızanlar. Baban olcak fikirsiz, amele etti bütün gün bebeleri diyiverem sana!”

Bir de şarkılar var ki sorma!!! Tombul yumurtanın teki duvara oturmuş, duvardan düşmüş tombul yumurta! Bak seenn!! Külliyen yalan ayol.

Yumurtanın duvarda ne işi var dimi? Kırılacağı belli zaten. Hem ayrıca doğru bilgi verin çocuklara lütfen, madem eğitici olacaksınız doğruyu anlatın. O yumurtanın menşei ne? Organik mi, serbest gezen tavuk yumurtası mı nedir yani? Tombulsa çift sarılı mı oluyor bilelim. Ayrıca niye tombul, tombullar alınmasın sonra bi düşünmek lazım dimi!

Elimde kumanda, tek tek çizgi film izlerken ben kaptırmışım kendimi. Benim çocuk hiç oralı değil ama anası olacak ben, resmen dalmışım televizyona. Ve üstelik de çizgi filmlere çemkiriyorum!

Yok olmaz bu böyle dedim, kapattım televizyonu aldım elime kitabı okumaya başladım benim pıntıra, saçını okşaya okşaya okudum elimdekini. Aaa uyudu bile!