Anneleri Üzmeyin…

“Bir çocuk doğurdum, bütün dünyam değişti!”

Bekârken, çocuğu olan arkadaşlarımdan en sık duyduğum söz buydu. Yüzlerine karşı kırılmasınlar diye bir şey söyleyemezdim ama içten içe gıcık olurdum böyle konuşanlara. “Ne var yani, tek doğuran sen misin?” demek gelirdi içimden.

Çocuk cıyıltısından kafam tutardı resmen. Ağlayan zırlayan bebeğe asla tahammülüm yoktu. Hele o bez değiştirme olayı tam kâbusumdu. Boklu sidikli bez kokusunu duyduğumda kusardım.

“Anne olunca anlarsın” lafının tam manasıyla anlamını doğurunca anladım gerçekten.

İnsanın bütün dünyası nasıl değişiyormuş gördüm. Yapamam edemem dediğim her şeyi zevkle yapar hale geldim.

Gaz sancısı tutunca küçücük bir pırt yaptı mı diye kıçının dibini kokladım. Verdiğim her gaz damlasının tadına önce ben baktım, bebeğimden önce pırt pırt atan ben oldum!

Bu anne sütü nasıl bir şey acaba diye öldüm meraktan, sağdığım sütümden bir fincan içtim. Fena değilmiş tadı valla.

Biberon mamasına geçince tadım uzmanı olarak onu da denedim tabi. Ay bu bebekler neden deliriyor bu mama için anlamıyorum ki? Tatsız tuzsuz bir şey o mama ama seviyor işte veletler yapacak bişi yok.

Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim, anne sütü emerkenkiyle mamaya geçinceki çişinin tadı farklı! Evet valla farklı!

Emdiği zamanki çişi su gibi, tat tuz koku yok ama mama içerkenki çiş bildiğin çiş işte! Denedim baktım tadına ordan biliyorum. “Ay bu manyak!” demeyin duyarım ben!

Bekârken salladığım büyük lafların sınavını, bebeğim kabız olunca verdim. Keçi boku gibi minik minik çıkartınca ilaçtı, kuru kayısıydı, zeytinyağıydı ne dedilerse yaptım.

Parmak uçlarımla tek tek kıvamına baka baka kırdığı oyuncaktaki yuttuğu boncuğu çıkarttı mı diye baktım. Bokunda boncuk bulmak deyimini fiilen yaşadım yani.

Evlenmeden önce hoobaa eller havaya modundayken, evlenip çoluk çocuğa karışınca mütedeyyin ev hanımı takılanlara çok gülerdim. Fasıllı rakılı ınstagram fotolarından sonra paso bebek videosu koyanlara gıcık olurdum.

Eee yavrum bu kadar çok gıcık olursan Allah senin başına da verir! Dimi ama? Verdi de zaten…

Oğlum Kemal Ata’dan sonra Instagram paylaşımlarımın çoğu değişti. Onunla güldüğüm, eğlendiğim tatlı anları paylaşmayı seviyorum. Anı kalsın istiyorum, telefonlara güvenmiyorum çünkü. Bir de benim gibi teknoloji özürlüyseniz yanlış bir tuşla bütün videoları fotoğrafları silebilirsiniz. Yok anacım bilgisayara da yüklenemiyor! Ben beceremiyorum işte.

Dikkat ediyorum elbette paylaşımlarımda. Çocuğunun banyoda çırılçıplak yıkanırkenki hallerini herkese gösteren pedofilik manyaklardan değilim!

Onlardan da çok var etrafta, iyi bakın etrafınıza, konu komşunuza dikkat edin, neler paylaşıyorlar bakın!

Bakın görün ki ona göre davranın, çocuğunuza nasıl davranıyor gözlemleyin!

“Aman canım sen abartıyorsun, ne var sanki onda, sevmiş işte çocuğu hem onun da üç tane evladı var” diyenlere kulak asmayın! Uzak tutun çocuklarınızı böylelerinden!

 

Kendilerini sergileyenler, çocuklarını da sergilemekten çekinmezler!

 

Yeri gelmişken söyleyeyim, bir de böyle tipler en namuslu takılanlardır! Sözüm ona kocasından çok çekinen, kocaları da maço geçinenlerdir. Instagram hesaplarına falan sadece kadınları eklerler güya ama paylaşımlarını bir görseniz üühüüvvv….

Dediğim gibi ben de paylaşıyorum çocuğumun fotoğraflarını videolarını. Ancak %100 değil elbette. Hayata dair, gezip gördüğüm yerlere dair, okuduğum kitap, sosyal içerik, faydalı bilgiler vs vs…

Arada bir şöyle tipler çıkıyor, “ay koyma Kemal Ata’nın fotosunu nazar değecek!”

Değmez annem sen rahat ol! Ben pozitif düşünen biriyim, olumlu enerjiye inanırım hep. Duamı okumadan ne bir kaşık yemek veririm ne de uyuturum çocuğumu.

Çakralarını da açarım, negatif eterik kordonu da keserim rahat ol sen. Yeter ki asıl sen kem gözle bakma!

Çok için gidiyorsa kaldır totonu doğur sen de koy fotosunu ya da baktın ki hala rahatsız oluyorsun benim paylaşımlarımdan, çıkart beni listenden bu kadar basit!

En başta da dedim ya, ben de böyleydim eskiden. Böyle tepkiler verirdim. Anlıyorum o yüzden böyle diyenleri. Ama işte anne olunca gerçekten çok değişiyormuş her şey.

Mutluluğunu paylaşmak istiyorsun, senin güzel gördüğün gibi sevdiklerin de görsün istiyorsun.

Aylarca sabırla beklediğin bir tek “anne” deyişini zafer kazanmışcasına gururlanarak ilan etmek istiyorsun.

Ya da benim gibi boşanmış, çocuğuna tek başına bakan bir anne olarak destek görmek istiyorsun…

“Gelinin yaşı var sigara da içiyor, iyi çocuk doğurabilmiş!” diyenlere inat belki de göstermek istiyorumdur dünya güzelimi!

Sen anlamasan da, beni diğer anneler anlar be kardeş sen rahat ol….

Hayatımız sosyal medya zımbırtısından ibaret değil elbette. Orası hayatın filtreli kısmı!

Sabahın altısında başlayan maraton var benim önümde… Bütün gün koşturmaca ile geçen saatler… Hem iyi bir anne olmak zorundasın hem de evi çekip çevirmek…

Çocuğun en az iki çeşit yemeği, sirkeli suda bekletilmiş meyvesi, akşamdan mayalanmış ev yoğurdu, ara öğünü, yıkanıp çorabına kadar ütülenmiş kıyafetleri, evin temizliğini alışverişini yardımcım olmadan hepsini tek başıma yapıyorum ben.

Bütün bunları yaparken çocuğumla her dakika birlikte, güle oynaya yapmaya çalışıyorum.

Akşam saat onbirden sonra ayaklarımı uzatıp bir kahve içmeye fırsatım oluyor, o da yorgunluktan uyuyup kalmadıysam şayet! Yada bütün gün koşturmaktan yemek yemeği unuttunca karnımın guruldamasından acıktığımı anlıyorum ancak o saatte.

“Ne var canım boşanmasaymışsın! Havuzlu bahçeli villada rahat batmış” diyenlerin ağzının ortasına kürekle vurasım geliyor içimden!

Kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez. Çok mutlu, huzurlu, sevgi saygı aşk dolu bir yuvayı el kadar bebekle bırakacak kadar delirmedim çok şükür!

“Ee madem sen istedin ayrılmayı ne halin varsa gör!” diyerek ellerini ovuşturarak karşıdan bakıp seyredenlere, en ufacık bir hatamı bulmak için aportta bekleyenlere inat, evimdeki huzurla taklalar atıyorum valla!

Bebeğimi emzirdiğim için beni İNEK diye çağıran yok, ulu önderimiz Atatürk’den esinlenerek çocuğuma gururla koyduğum adı beğenmeyip ağzını burnunu büzen yok, “çocuğu sen doğurmuş olabilirsin ama söz hakkı bizde” diyerek parasıyla üstünlük kurmaya çalışan ve buna seyirci kalanlar yok….

Kavga yok gürültü yok. Mutluluk var çokça huzur var Allah’a şükür.

Geçen gün çocuğu parka götürdüğümde beni çocuk bakıcısı sandı diğer bakıcılar! Bütün bebelerin yanında bakıcısı var haliyle, “İlaydaaa be ceraful” diyor Filipinli çekik gözlü.  

“Siz kaç yıldır bakıyorsunuz” dedi birisi, atlayıverecektim üstüne!

Evinde temizlikçisi, çocuğuna bakıcısı, parası gani olana hayat güzel tabi!

Ben bilmiyor muyum gezmeyi tozmayı eğlenmeyi? Alasını biliyorum elbette! Milyon tane arkadaşım var her gün arayıp soran, şuraya gidelim diye planlar yapan…

Ama işte benim gibi tek başına mücadele eden bir anne isen önceliklerin farklı oluyor. Özenle yapılmış makyaj, fönlü saçlar, şık kıyafetlerle çocuğumun elinden tutup gezmek istemez miyim ben de?

Siz rakı masasında kalamarınızı gömerken, benim gibi annelerin bunları yaşadığını bilemezsiniz elbette o yüzden kime nasıl laf söylediğinize bir daha düşünün derim!