Düğün..

düğün

Kardeşim Pitik evlendi sonunda. Yaptık düğününü derneğini… Çok güzel oldu, müthiş eğlendik ve çok mussmutlu olsun o ayrı tabi de bu düğün telaşı bitiriyor insanı. Bir kez daha anladım ki bu kargaşa hiç bana göre değil.  Düğüne gelemeden daha insan yoruluyor inan ki. Eşya seçimi zaten tam bir profesyonellik isteyen olay. Bir kere en zor şey ortak zevkte buluşabilmek! Pitik’in süper ötesi dediği oturma grubunu bizim damat hiç beğenmedi mesela. Damadın çok beğendiği avizeleri bizimki sıradan buldu. Sonunda ortak zevkle aldıkları yatak odası takımı, odaya sığmadı iyi mi! Aldıkları salon takımını mağaza söz verdiği günde teslim etmedi, 5 gün sonra gecenin 11’nde aldığımız ürünleri getirdiler. Ustalar ambalajları açtığında aahanndaa süüpprraayyzzz!!! Yemek masası yanlış gelmiş, koltukların ayakları yok! Mağaza yetkililerin verdikleri abuk sabuk cevaplar ve lakayt tavırlara sinir oluk ailecek. Ben de müşteri hizmetlerine memnuniyetsizliğimizi itinayla (!!!) bildirdim, internetten şikâyet forumlarına verdim veriştirdim. Hızımı alamadım mağazaya gittim, badem bıyıklı müdür hela taşına dönmüş dişlerinin arasından tükürcük saça saça konuştukça bana afagan bastı!! “Elemanlar adresi yanlış anlamış baağğyann” dedikçe yontulmamış odun kütüğü, ağzının ortasına çakasım geldi. Götleri sıkışınca suçu çalışanlara atmak en kolayı zaten! Bir de “eleman” lafına acayip gıcığım arkadaş! Bu nasıl bir egodur ya, emeğiyle alın teriyle çalışanları nasıl bir ezmektir bu? İçimdeki çirkef Zoi’den nefret ediyorum ama o gün çok işe yaradı valla! Benim çemkirmelerimden 1 saat sonra mobilyalar cillop gibi kuruldu eve. Mobilyaya uygun halı bulmak zaten Çin işkencesi!! Hele o perde, tül, fon ölçü, renk, ton, desen olayına hiç girmiyorum.. Aksesuarıydı bokuydu püsürüydü derken bizim miniğin evi tam oldu Pitik House! Haa bu arada, ev sahibinin her gün arayıp da “duvara çivi çakmayın” demesini saymıyorum bile! Lan gerizekalı açgözlü herif dekoratif aynayı, aplikleri, tabloları boynumuza mı takacaz? Neyse, ev yerleştirme krizini atlattık çok şükür.

Gelinlik olayı tam anlamıyla sabır taşı olmanızı gerektiren bir durum.

Bir kere vitrinde görüp beğenip giyince şıp diye olan bir model yok anacım. Bunu unutun! İlla ki ya boyu, ya kolu, ya beli oturmuyor üstüne. Mutlaka tadilat olacak o Allahın emri! Haa bizim gibi azcık çatlaksan, sıradan model istemem illa kendi tasarladığım gelinliği giyeceğim dersen işte o zaman ayvayı yedin! Modeli seç (hatta modelleri!!!), seçtiklerinden aranjman yap, birinin üstünü diğerinin altına uydurmaya çalış!!! Böylelikle terzi de kafayı yesin!!! Balık gibi olsun ama prensese benzesin, tarlatan olmasın ama azcık kabarık görünsün, göğüs dekoltesi olsun ama memem fırtlamasın, basenden düz insin ama kalçamı yayvan göstermesin, eteği çok uzun olmasın ama kuyruğu geriden gelsin, duvak taş işlemeli araları boncuklu olsun ama ağır olmasın ki saçım bozulmasın…. Sonunda bitti gelinlik. Ve biz de tabi…

Evdi eşyaydı gelinlikti derken her şey tastamam olabildi çok şükür. Düğün günü en büyük işkencenin kuaförde yaşandığını nasıl da düşünemedim ben acaba? Haftalar önceden kuaförden randevu aldık, verilen saatten 45 dakika önce gittik. Epey de büyük ve lüks bir kuaför salonu! Bir baktık ki içerde bizden önce gelen (ki biz saat 10:15’de gitmiştik!) 8 gelin var! Sadece 8 gelin diye saymayın lütfen; gelinin haricinde kız kardeş, baldız, görümce, kaynana, en az 4 akraba… Bu arada bizim randevu da saat 11:00’de ve en geç saat 13:30’da çıkmamız lazım ki daha dış çekime gideceğiz! Kim icat etti lan bu dış çekim olayını bi çıksın ortaya bişi dicem bak!!! Gelinlikle milleti çayırda çimende kumda dolaştırıyorsunuz, yok güneş ters geldi yok rüzgar ordan esti derken hiç düşünmüyorsunuz dimi bu gelinin çivi topukları çamura batar, etekleri pislenir diye!!! Dış çekim olayına çok girmeyeceğim zira ben akıllılık edip yanımıza babet almıştım! Dur kuaförü anlatıyordum, neyse saat 13:00 oldu hala biz bekliyoruz. Saçı beklerken bari ojemizi sürdürelim ya da makyajımızı yaptıralım dedik, ay demez olaydık! Bi dayak yemediğimiz kaldı orada. “Bekleyin sıra var!” dedikçe göbekli manikürcü kız beynime kan sıçramaya başladı hafiften. Makyözü kıstırdım tenhada “Biz de geliniz, iki kişi geldik ve 3 saattir bekliyoruz, fotoğraf çekimine geç kalıyoruz!” dedim “Bekleyeceksiniz!” dedi bıyıklı haspam!!! Tam kıza dalacaktım ki o sırada bir ses yükseldi içerden. Gelinlerden biri saçını beğenmemiş, hıçkıra hıçkıra ağlıyor! Millet O’nu sakinleştirmeye çalışırken bu sefer de sağ köşedeki gelin bağırmaya başladı! Avazı çıktığı kadar bağırıyor ama görmen lazım. Hem bağırıyor hem de küfrediyor! Hepimiz şaştık kaldık. Yanındaki kadına neler dedi neler. Derken içeri damat da girdi, bunlar gelinle bi başladılar kavga etmeye.. Yanımda oturan Pitik’in kulağına eğilip dedim ki “bakkaldan iki paket çekirdek alsaydık bari tam izlemelik bu kavga!” dedim, bizimki koptu gülmekten! Tabi bütün bakışlar da bize çevrildi doğal olarak. Elimizdeki telefondan bir şeye gülüyormuş gibi yaptık çaktırmadan napalım. Meğerse bu şirret gelin, kayınvalidesinin düğünde takacağı gerdanlığı beğenmemiş ondan feveran etmiş! Dışarıda bekleyen damat da bunu öğrenince bir hışımla içeri girdi ve kavga etmeye başladılar. Baktık ki bu hengamede bize sıra gelmeyecek, gelse de zaten bizim sinirlerimiz bunu kaldırmayacak, dedim ki Pitik’e “kalk gidiyoruz!” “Nereye gidiyoruz saçmalama otur!” dese de bizimki dinlemedim, topladım eşyalarımızı tuttum bunu kolundan çıktık oradan. Sinirden deli gibi bağırıp ağlıyor bizimki.. Dedim sus sakin ol yetiştireceğim ben seni merak etme! Arabayla giderken gördüğüm ilk kuaförün önünde durdum, girdim içeri paldır küldür. “Gelin başı yapabilir misin?” dedim temiz yüzlü oğlana “yaparım abla” dedi. Abla lafını duymazdan geldim çünkü onunla uğraşacak zamanım hiç yoktu. İyi dedim, tuttum Pitik’i kolundan oturtturdum önüne, “Al bu gelin bu da başı yap işte! 20 dakikan var koçum hadi çabuk ol!” dedim. Pitik gözleriyle beni lime lime doğruyor orası çok belli de başka yapacak bir şeyim yoktu valla! Çırak kızların birini oje sürdürmeye birini de makyaj yaptırmaya modladım, pervane gibi döndüler etrafımızda. 25 dakika sonra ikimiz de hazırdık ve bu duruma ben bile inanamadım ne yalan söyleyeyim. Bu sefer sıçtın kızım derken kendime bir kez daha yırtmanın verdiği rehavetle çıktık dükkândan.

Düğün çok güzeldi, oynadık, güldük, eğlendik, bol bol fotoğraf çektirdik, azcık ağladık. Düğün bitti, herkes dağıldı evlerine. Ben eve tek başıma gitmek istemedim, Pitik’in yokluğu koyar bana, salya sümük ağlarım diye arkadaşlarda kalayım dedim. Veee gecenin volesi geliyorrrr!!!!

Gece saat 02:40’de gelen telefon!!!

“Abla kombi bozuldu, biz sana gidiyoruz!” Haydaa!!! Allahtan evde kalmamışım, her şerde vardır bir hayır dedim. Bu saftirikler benim eve gitmişler, duş alıp üstlerini değiştirmişler. Hadi burada kalmayalım kendi evimize gidelim demişler, iyi halt etmişler! Yolda giderken polis bunları durdurmuş. Ne durdurmak ama! 5 km boyunca polis sirenlerini yakıyor, selektör yapıyor bunlar duymuyor! Arabada son ses müzik tabi! En sonunda ekip otosu anons ediyor “Gelin arabası çek sağa!!” Bunlar çekiyor tabi sağa. Manzara aynen şu: Gelin= (Bizim Pitik) pijamalarıyla önde sağda, Damat= şortla arabayı kullanıyor, Akraba= arka koltukta takım elbiseli!!! Polis demiş ki “Nereye gidiyorsunuz.. Ehliyet ruhsat..” Bunlar açıklıyor, işte düğün bitti de kombi, bozuldu da, ablaya gittik duş aldık da eve gidiyoruz…..Polis demiş “sen kimsin?” “ben gelinim!”; “Gelinliksiz gelin mi olur???” Damada dönmüş “sen kimsin?”; “Ben damadım!”.. “Şortlu damat mı olur???” Arkada oturan akrabaya sormuş: “sen kimsin?” “Ben şoförüm memur bey!!” Şoför dediğin önde olur, senin ne işin var arka koltukta demiş polis ve indirmiş bunları arabadan!

“İnin aşağı arabayı arayacağız ihbar var!!” Hayydaaa ne ihbarı ne araması memur bey??? O gece emniyete ihbar gelmiş, gelin arabasıyla uyuşturucu kaçırılıyor diye! Bizim saftirikler de plakalardan mutluyuz evleniyoruz zımbırtılarını sökmeyi unutmuşlar mı!!! Eee bir de kılık kıyafet gelin&damat konseptine uymuyor haliyle… Dertlerini anlatıncaya kadar fıtık olmuşlar…

Ehh beya dedim, bizim neyimiz normal ki düğünümüz de normal olsun…                                                                                                                                                                                                              Düğün’den geri kalan notlar:

  1. Beyaz eşya (marka yazamıyorum maalesef) servisi on numara beş yıldız çıktı. Servis, hizmet, ilgi, zamanlamadaki dakiklik mükemmel ötesi. Aferin dedim helal olsun.
  2. Şimdi gelinlikte moda prenses stiliymiş, üstü korseli dar, yaka kalp modeli yada straplez, altı full kabarık. Beni öldürsen o tuzluk gibi şeyin içine girmem! Bu da böyle biline…
  3. Gelinlik için ilk ölçü alındıktan sonra rejime başlarsanız, 15 provadan sonra anca gelinlik üstünüze oturur! Yemeyin bee tutun gırtlağınızı!!
  4. Ev için her şeyi aldık bir eksiğimiz yok çok şükür dersin ama kahvaltıda çay bardağının olmadığını fark etmenle yaşadığın şok Alex’in penaltı kaçırmasına benzer!
  5. Herkesin her dediğini duymayın! Duyarsanız da kafayı takmayın! O bana bunu dedi, bu bana böyle yaptı dersen sadece kendini yiyip bitirirsin! Herkesi memnun edemezsin. Hee hee de geeçççç…
  6. Topuzlu abiye kıyafetli ablaların gerdan kırmaları ne kadar abestse, jilet gibi takım elbiseli ağır abilerin halayda kravatlarını kafaya bağlamaları o derece manasızdır!
  7. Harmandalı’nı üslubuyla oynayan erkek her zaman bir adım öndedir!!!!!!! Yaşşşaa seennn…
  8. Davul zurna, klarnet keman candır o cannn… Off yaa masa altından votkayı neden akıl edemedim ki acaba??
  9. Gelin arabasını görüp de önüne atlayan çocuklara aman haa dikkat!! Bahşiş diye yoldaki çocuklara boş zarf atmayın ayıptır ya!
  10. Mükemmel gelin yoktur. Mükemmel damat yoktur. Mükemmel kayınvalide kayınpeder baldız yoktur. Mükemmel akraba zaten hiç yoktur. Mükemmel organizasyon mükemmel düğün yoktur.. Sonuç: Düğün gereksizdir!!!